30 Temmuz 2012 Pazartesi

Anne Kalbi

 1 Temmuz 2010

Günlerdir bitmek bilmeyen mide bulantılarım,baş dönmelerimi katıldığımız düğünlerde içilen içki miktarına bağlayan ben o gün ani bir bayılma sonucu minicik bir kalbin içimde büyüdüğünü öğrendim...
    Yaşadığım şaşkınlığı gözümden süzülen yaşları dün gibi hatırlıyorum.Mutluluktan değil korkudandı akan yaşların sebebi.Hazırmıydım,bir birey yetiştirecek kadar sorumluluk sahibimiydim,daha 2 yıllık evliydik ve 1 okul açmıştık.Eşimin benden daha hazır olduğunu biliyordum ama erkeklerin kadınlar kadar çocuktan etkilenmediklerinide en yakınımdaki velilerimin anlattıkları kadarı ile tahmin ediyordum.En azından daha loğusa depresyonu geçiren bir baba görmedim...Bunları düşünürken tam yarım saat elimde testle oturduğumu farkettim..

    Beni tanıyanlar çok iyi bilir ben herşeyi abartılı,ayrıntılı dolu dolu yaşamayı severim.Bence çevremdeki birçok arkadaşımın bana uyuz olmasının nedeni bu.Aslında ben bunu kimseye hava atmak veya  gövde gösteri olsun diye değil bu şekilde çook mutlu olduğumu hissettiğim için yapıyorum.
    Hamile olduğumu aile fertlerine söyleme kısmını şova dönüştürmeye gelmişti sıra :))
Tabiki ilk yazımdan kimseyi sıkmamak adına tek tek kime nasıl haber verdiğimi yazmıyorum..Ama sonuçta herkes çok mutlu ve heyecanla 9 ayın geçmesini beklemeye koyuldu.
       Benim hamileliğim sağlık anlamında çok rahat geçti 4 ayın sonunda 8 kişilik kalabalık bir ekiple bebeğimizin cinsiyetini öğrenmeye gittik...Ve benim gibi süslü bir anneye verilebilecek en iyi haber kızımızın olacağıydı.
        Hemen pembe kıyafetler,ayakkabılar alınmaya başladı biz bu arada eşimle okulumuzun  2. şubesini  açtık..Daha çok düşman kazandık.Nedense bu devirde gerçek bikaç dostun dışında hiçkimse arkadaşlarının para kazanmasını ,giderek daha başarılı olmasını çekemiyor.O zaman şu şekilde bir cevap veriyoruz kendilerine beni çekemeyen anten taksın :)))
Kızım çok dayanıklı çıktı çünkü ben kimseyi dinlemeyerek hem badana boya yaptım,hemde duvar kağıdı kapladım..İnanılmaz yorucu günler geçirdim.Hem iş yerinde hemde özel sebeplerden dolayı belkide bir hamilenin ağlamaması gerektiği kadar çok ağladım ve üzüldüm.Ama o minik prensese hep anlattım ne sıkıntı çekiyosam sen mutlu ol diye annecim..

           9 aylık hamileyken evimizi taşıdık.Bebeğime lütfen kızım kıyafetlerini yerleştirelim öyle gel dedim.Ve en son tulumunu dolabına astığım (21-02-2011 )gece akıllı kızımız tekmelemeye başladı,sancılarım arttı.

          Bunca üzüntü,telaş,sıkıntı ,içinde tabiki baby shower party,bebek şekerleri,hastahane odası süslemesi,hamile fotoğrafları,doğum klibi için firma,doğum fotoğrafçısı organizasyonlarınıda tek başıma halletmiş doğuma tamamen hazır bi hale gelmiştim..Zaten etrafımdakileri en sinirini bozan şeyde bu.Bazen hayatım öyle içinden çıkılmaz hale geliyorki Ahu şimdi bitti diyolar..Ama ben yere ne kadar hızlı düşersem iki katı yukarı zıplıyorum..
           
      Kendi iş yeri olanlar bilirler insan kendine doğum izni veremiyor.9 ay 5 gün çalışıp işten doğuma gidip doğum sonrası 10. gün işe dönmek zorunda kaldım.Doğum sonrası depresyona girecek kadar bile vaktim olmadı :) Ve hamile olduğumu öğrendiğim ilk günkü kaygılarım giderek yerini güven,gurur ve huzura bırakmıştı...

      Uzun lafın kısası 17 ayı geride bıraktık en yakın arkadaşım Lal prensesle..Tabki arada geçen aylar içerisinde Mevlüd,diş buğdayı 1 yaş partisi organizasyonlarımızda eksiksiz ve tüm ayrıntılar düşünülerek tarafımdan hazırlandı buda düşman sayımıza düşman kattı :))))))) 
  
     17 aydır hayatımda olan bu minik insan hergün beni kendine hayran bırakıyor hergün büyüyor  ve hergün ona daha güzel şeyler öğretebilmek için benim ona olan sorumluluklarım artıyor.
     
            Bloğumu açmamda beni cesaretlendiren ve emek veren komşum İrem 3 gündür benden yazı bekliyor belki  ama  2 gün ve gecedir bizim ufaklık diş çıkarıyor ve sürekli ağlıyor ve ben çaresizce onu izliyorum..

  Onun gözünden akan yaşlar 2 gecedir sanki bıçak gibi içimi delik deşik ediyor..Diş çıkarırken canını yakan o dişlere duyduğum düşmanlığı size anlatamam.İleride başka bir sebeple kalbi acır ve ağlarsa onu ağlatanı benim elime vermesinler.

Umarım sizleri sıkmamışımdır. İlk yazımda çok ama çok zorlandım belki bundan sonrası daha kolay olur.

  Yazıma güzel bir hikaye ile son vermek istiyorum sevgilerimle

Ahucuk :)


ANNE KALBİ
Bundan yüzyıllar önce bir ülkede genç bir delikanlı varmış.Bu delikanlı bir köyde yaşlı annesiyle beraber yaşar köyde çobanlık yaparmış.Genç delikanlı bir gün kasabaya inmiş.Kasabada gezerken çok güzel bir kız görmüş ve o anda kıza deli gibi aşık olmuş.Ama genç kız güzel olduğu kadarda kötü ve acımasız biriymiş.


Genç delikanlı günlerce kızıın peşinden koşmuş.Mektuplar yazmış ve en sonunda kızla tanışmaı başarmış.Kızı almış köyüne annesinin elini öpmeye götürmüş.Kız başta gitmek istememiş fakat sonra ikna olmuş ve köye gelmiş.Delikanlının annesi kızı karşılamış yemek yapmış ağırlamış ve çok mutlu olmuş.Fakat genç kız yaşlı kadına içten içe nefret duymuş ve ondan kurtulmak için delikanlıya Ya annen ya ben demiş.

Zavallı delikanlı çok seviyormuş ve kızı tercih etmiş .Annesini köyde bırakıp gitmiş.Günler sonra kızın içindeki o nefret geçmemiş ve delikanlıya anneni öldürecek ve bana kalbini bir kavanozda getireceksin yoksa seni bırakırım demiş.


Delikanlı sevdiğini kaybetmemek için kabul etmiş ve annesini öldürüp kalbini bir kavanoza koyarak şehre doğru yola çıkmış.Yağmur yağmaya başlamış ve delikanlı koşar adımlarla elinde kavanozla koşarken ayağı takılmış ve düşmüş.Elindeki kavanozda yere düşmüş ..Kalkmış kavanozu eline almış ve o sırada bir ses gelmiş kavanozdan.

YAVRUM CANIN ACIDIMI.....







  

28 Temmuz 2012 Cumartesi