8 Haziran 2014 Pazar

Müzisyenanne İlkokul Günlüğü :)

      Değerli anneler ve takipçiler belkide benimle birlikte 2 kişinin daha takip ettiği bloğumun yeni yazısı ibretlik ilkokul 5. sınıf :))) Konservatuvara doğru giden bu yolda ailemin sabrı ve allahım biz ne yaptıkta bize böyle evlat verdin dedirtmeye başladığım birkaç anı :)
  
Yıl 1991 Kazım Tunç İlköğretim 5. sınıftayım ilkokula 1 sene erken başladığım için erken mezun oluyorum.Annemler dişlerinden tırnaklarından arttırarark o dönemin en dünlü dershanesi FKM Kadiköy şubesine (Fıstık kızlar merkezi derdik biz arkadaşlar arasında )beni yazdırmışlar.Maltepeden haftada iki gün servisle gidip geliyorum.İlkokul 5. sınıfın ilk yarısı öğretmenden yediğim dayaklar sebebi ile öğretmen değiştirmek zorunda kalıyorum.Şimdi içinizden bu kadın bundan bu kadar çatlak dediğinizi duyar gibiyim ama korkmayın kafama darbe almadım :)

  Bende az değilim  kabul ediyorum tabi ama benim öğretmenimde deliydi düşünün benim gibi ömrü boyunca balık etli olan çocuğun beslenme notuna orta yazacak kadar şuursuz :) Davranış notuma da iyi vermiş..Annem şoka girdi tabi ilkokulu bitirmeme ,anadolu lisesi sınavlarına girmeme yarım dönem kalmış kızın karnesi yerlerde :))))  Ha bu arada matematik,sosyal bilgiler gibi notlarımda zaten pekiyi gören olmadığı için oraya yazılan orta ve iyiler pek kimsenin dikkatini çekmedi allahtan..Öğretmenden dayak yediğimi annemlere hiç anlatamamıştım çünkü dövdükten sonra eve gidip ailemize söylersek iki katı döverim diye hep tehdit alırdık.Haa bu arada aşağıda ilkokula ait bir resim ekledim.Kolumdaki kitap kolu kolluğu sanmayınki kitaplara çok meraklıydım :))) Hiçbir göreve seçilemeyince ilkokulda en angarya kol olan kitaplık koluna adaylığımı koydum kütüphane silip durduyordum :))

      Bizim öğretmen dedim ya şuursuz diye öğretmenler gününde alınan hediyeleri kafamıza fırlatır tek tek alıp gelmeyin toplanın adm gibi bişey alın falanca şubenin öğretmenine bulaşık makinesi almışlar dediği oldu düşünün.Zira o yıllarda bulaşık makinesi her evde yok önemli bişey yani.

 Davranış notlarımdaki  düşüş sebebini merak eden anneme açıklama olarak kızınız beslenme saatine muz getirmiş alan var almayan var bu yüzden beslenme notuna orta verdim demişti.:) Davranış notuma iyi vermesine gelince bakın size kim haklı kim haksız anlatayım karar verin.

     Hatırlarmısınız eskiden ilk okullarda siyah önlük beyaz yaka ve sıralarda mavi beyaz kareli önlükler vardı.En azından benim okulum devlet okulu olduğu için bizde vardı ve her hafta sıranın sol başında oturan örtüyü evine götürür ,yıkatır pazartesi getirirdi.Sol baş deyip geçmeyin biz 3 er kişi bir masada otururduk ve sağ elinle yazı yazdığın için sol elinin boşta kalması istediğin gibi sıraya koyabilme özgürlüğü çok mühim bişeydi :)))  Gel gelelim ben salağı her cuma arkadaşlarım tarafından hep sol başa oturtuluyodum Ahu cum gel bugün hakkımı sana vereyim rahat otur diye :))) Başlarda aa ne iyi kızlar dediğim bu durum 2 hafta üst üste örtü bana patlayınca anneminde dikkatini çekmiş olacakki siz bu örtüyü sırayla yıkamıyor musunuz dedi ?? 3. hafta sırasnın ortasında oturmama rağmen cuma zil çalmasıyla birlikte benim sıradakiler tüydü hiç unutmam isimlerini Sevinmç ve Dilek.Dilek esmer zayıf minyon kara kuru bişeydi.Ama örtü sırası ondaydı.Arkasından seslendim duymamazlıktan geldi.Bende ne akla hizmetse peşinden gidip takip ettim :=)))Annesi mahalle arasında yoğurt peynir satıyordu.Kızın dükkana girmesi ile bende pesinden daldım.Hanım hanım benim annemi salak mı sandınız 3 haftadır bu örtüyü biz yıkıyoruz sıra sizde deyip kadının kafasına örtüyü attığım gibi eve koştum :) Annem niye geç kaldığımı kesin sormuştur çünkü okulu gören bir mesafedeydi evimiz ama verdiğim cevabı hatırlamıyorum.Neyse o dönEm tabiki cep telefonu yok hatta her evde telefon hattı bile olmadığından anneme seri bi sekilde şikayet eden olmadı.Pazartesi Dilek'in annesi gelmiş tabiki beni şikayet etmiş.Bizim çözüm ortağı öğretmenimizde annemi çağırıp konuşmak veya benim derdimi dinlemek yerine attı tabi sınıf ortasında meydan dayağını.Aslında beni kızın evini basmaya gidene kadar bikaç kere derdimi anlatmaya çalıştığımda dinleseydi çok haklı olduğumu anlayacaktı.Ama maalesef sınıfta bazı anneler öğretmene yalakalıkta çığır açtığı ve 7-24 hediyeye boğduklarından pek dinleyenim olmuyordu.

Bizim öğretmen banada annemede uyuz olurdu.Geçen yazımda bahsetmiştim ya annem sonuçta zengin bir ailenin kızıymış ve evlenirken dedem onu altında arabasıyla gelin vermiş.Çok güzel,bakımlı,güzel giyimli ve kocası aşık mutlu bir kadın olduğunuda var sayarsak linç etmediklerine şükür etmeliyiz :) Diyeceğim o ki ailecek yalakalığı hiç sevmeyiz yapamayızda bu yüzden bizim öğretmende yalaka tarafı haklı bulup davranış notumu pekiyi yerine iyiye cevirdi. :)))))

     Annem bana olanları dinleyince hiç kızmadı hatta beni dinlemediği için çocuklar arası adaleti sağlamadığı için öğretmene kızdı.Baktım annem öğretmene iyice uyuz oldu fırsat bu fırsat bide yediğim dayakları anlatınca kadın hayatının şokunu yaşadı :)Ve anında öğretmen değişikliği için müdüre dilekçe verildi.Aslında yazdığım kadar kolay oldu sayılmaz öğretmen değişikliği.Eski öğretmenim dünyanın olayını çıkardı folklör ekibinden beni attırmaya çalıştı vs vs .. Ama yarım dönEm bile olsa okuduğum yeni öğretmenin şevkati hala yüzümü gülümsetir.Davranış notlarım düzeldiği gibi matematik ve diğer derslerimin çoğu neredeyse pekiyi oldu.Bir öğrencinin hayatında ne kadar önemliymiş öğretmen onu anlamış olduk.

    Neyse olaylı bir ilkokul 5. sınıf dönemini geride bırakırken ortaya çıkan konservatuvar sınavına girme fikri hayatımı değiştirdi.Zaten ders çalışmakla ilgim olmayan ben sandım ki eğlenceli hiç ders olmayan bir okul buldum.Bu yüzden kazara olurda Anadolu lisesi sınavını kazanırım da konservatuvara göndermezler diye sınava girip zeka açsın diye verilen şekerleri yiyip,üstüne okunmuş suyumu için o piti piti tekerelmeleri ile kafama esen soruları cevaplayıp sınavdan çıktım :)))) Tabi dışarıda kahraman gibi karşılandım çünkü sınavdan ilk çıkan öğrenci olarak herkes üstüme çullandı  :) Vay efendim sorular nasılmış,nasıl yetiştirmişim,boşum varmıymış :))) Diyemedim tabi sorular değil ama şekerler bitti ondan çıktım diye ..

       Hatırlarsanız en başta belirtmiştim İstanbul 'da o dönem en meşhur dershane olan FKM ye gidiyordum ,haftada bir günde eve ilkokul öğretmeni komşumuz Bakiye teyze özel ders vermeye geliyordu.Hatta sınavdan sonra Bakiye teyze soruları çözmek için yine derse geldi birlikte soruları çözdük.Çok sevindiler çünkü evde soruları çözerken ortalama puanı olan bir anadolu lisesini kazanabilecek kadar soruyu doğru cevaplıyabildim.Ama tabiki sınavda soruları boş bıraktığımdan kimsenin haberi yoktu :))) Derken konservatuvar yetenek sınavları başladı.Önce Kadiköy deki İstanbul ünv.Devlet Konservatuvarı sınavına girdim.3.basamaga kadar gelip son seçmelerde elendim.Sonra Mimar Sinan sınavlarına girdim orda da son basamakta elenince gururuma yediremedim ağladımda ağladım.Benim melek ailemde benim müziğe büyük bir tutkuyla bağlı olduğumu düşünüp çok üzülmüşler.O sırada okuldan bir hocanın bizi aramasıyla hayatım değişti.Hoca beni çok sevdiğini ve yetenekli bulduğunu bir sonraki senenin sınavlarına hiç para almadan beni çalıştıracağını seviye sınavıyla orta 2 den devam edebileceğimi söyledi.Hemen başladık çalışmaya ve bakın neler oldu neler .

  Özellikle çocuklarını ufak yaşta bu eğitimi aldırmak isteyen aileler için kılavuz ve hayat dersi olabilecek  konservatuvar günlüğü yazım çok yakında... Sevgilerimle.

 Ahu Kahraman Yıldırım
     @muzisyenanne
www.etilermüzikokulu.com


     
                      Tipimden fırlamalık akıyor zaten arkadaş hiç adam olacak çocuk tibi yok :)
       

1 yorum:

  1. Vay beee.. Ne çok ortak noktamız varmış senle Ahucum.. :) Örtmenden dayak, söz hakkı verilmemek.. bana okul değiştirtmişti annem.. sonra dersane, özel ders muhabbetleri ve tabii ki girilen sınavda kahramanca ilk çıkan olmak.. Sadece ben nasıl geçti sorusuna " pek bişey yapmadım ki annem istiyo diye girdim sınava, konservatuvara gitçem ben" demişim, kendim pek bişey hatırlamasam da, annemin sinirden kudurmasına sebep olarak.. :P Tabi sonra konservatuvardaki delileri anlatmama bile gerek yok.. insanlarla iletişimde pek başarılı olamayan ben hayvanlarla (özellikle kedilerle -bi kedi Osman vardı hani-) fazlaca anlaştığımdan bi zamanın rahmetli müdürü tarafından azarlanmış, bi de üstüne sınıfta arkadaşlarımın arasında kedi sevgimle dalga geçilmişti.. İnsan bu tür şeyleri hiç unutamıyo sanırım.. Ama biliyo musun, bu kötü örnekler öğretmenlik (ve hatta insanlık) konusundaki başarıya da katkıda bulunmuş olmalı..
    Neyse, şimdi gittim.. Bakalım başka ne maceralar varmış.. :)

    YanıtlaSil